İnfertilite, yani istenildiği halde çocuk sahibi olamama pek çok toplumda önemli bir sorun olarak karşımıza çıkmaktadır.
Tanım olarak, en az 1 yıl herhangi bir korunma yöntemi uygulanmaksızın haftada 2-3 kere girilen cinsel ilişkiye rağmen gebelik elde edilmemesi infertilite yani kısırlık olarak adlandırılmaktadır. İnfertilite görülme sıklığı toplumlar arasında büyük farklılıklar göstermez. Tüm dünyada çiftlerin yaklaşık yüzde onbeşi infertilite nedeni yardımla üreme tekniklerine başvurmak zorunda kalmaktadır. Bu çiftlerin büyük bir kısmında gebe kalamamanın nedenini açıklayacak sebepler bulunabilirken, yaklaşık yüzde 10-12sinde herhangi bir patoloji tespit edilemez. Bu çiftler açıklanamayan infertilite olarak adlandırılırlar.
İnfertilitenin nedenlerini anlayabilmek ve tedavisini planlayabilmek için önce kadında ve erkekte üreme döngüsünün nasıl işlediğini ve gebeliğin oluş mekanizmasını anlamak gerekir.
“Ne zaman çocuk sahibi olmayı planlıyorsunuz ?”
sorusu pek çok yeni evli çiftin en çok karşılaştığı sorudur. Aslında bu soru yeni evlenen çiftlerin kendi kendilerine de ilk sordukları soruların başında gelir. Özellikle kadının çalışmadığı, geleneksel aile yapısındaki çiftlerde balayında gebe kalma hayali kuran çok genç çift vardır. Çocuğun ailenin geçimi ve işleri için önemli olduğu, kırsal alanda ise sadece çocuk sahibi olmak için evlenen kadın ve erkekler azımsanamayacak kadar çoktur. Bizim toplumumuz gibi çocuk sahibi olmanın ayrıcalık ve prestij olarak görüldüğü toplumlarda ise infertilite neredeyse hayati öneme sahiptir. Bir başka grup ise, çalışma hayatının zorlukları içinde evlenmeye zaman bulamamış ancak yaşı ilerlediği için bir an önce evlenip çocuk sahibi olmayı düşünen bireylerden oluşur. Tüm bu bireylerin ortak yanılgısı istedikleri anda, hatta belki balayında gebe kalabileceklerini düşünmeleridir. Pek çok sinema filminde ve romanda kahraman tek bir ilişki ile ya da bebek istediği zamanda gebe kalabilirkengerçek hayatta durum bu değildir. Hiçbir sağlık problemi olmayan tamamen normal bir çifti ele aldığımızda, kadının tek bir adet döneminde, her gün ilişkide bulunsalar bile, gebe kalma olasılığı sadece %25dir. Çiftin fertilite potansiyelini gösteren bu durum “fekundite” olarak adlandırılır. İnsan, organizma olarak üreme potansiyeli çok yüksek bir canlı değildir. Bunun pek çok nedeni vardır. Bazı yumurtalar döllenmez, bazıları da döllense bile embriyo döneminde gelişme gösteremez. Gebelik bir anlamda şans işidir. Bunu kabaca Rus ruletine benzetmek mümkündür. Hangi çiftin gebe kalabileceğini, yada hangisinin gebe kalamayacağını önceden tahmin etmek imkansızdır! Tek bir ilişkide %25 olan gebelik elde etme şansı bir yılın sonunda %85e çıkar. Yani bir yıl sonunda her 100 çiftten 85inde gebelik elde edilecektir. Geri kalan 15 çift ise infertilite ile karşı karşıya demektir. Bazı yazarlara göre ise birinci yılın sonunda gebelik olmaz ise, çifte infertil demek doğru değildir. Bunun için 2 yıl beklemek gerekmektedir. Gerçekten de ilk yılın sonunda %85 olan gebelik oranı ikinci yılın sonunda %92 civarında saptanır.
Tek bir adet siklusunda gebe kalma şansı pek çok faktörün etkisi altındadır. Bu faktörleri inceleyecek olursak
Kadının yaşı: Biyolojik saat ilerledikçe kadının gebe kalma şansı giderek azalır. Bunun enönemli nedeni yaş ile birlikte yumurtalıklardaki yumurta sayısı ve kalitesinin azalmasıdır. 20 yaşında bir kadın ile 21 yaşındakinin gebe kalma olasılıkları arasındaki fark çok büyük değilken 30lu yaşlarda bu fark daha fazla anlam kazanır.
Cinsel ilişki sıklığı: Cinsel ilişki sıklığı açısından normal ya da anormal diye bir sınıflamayapmak doğru değildir. Önemli olan ilişki sayısının az ya da çokluğu değil yeterliliğidir. Bunun için optimum sayı haftada 3 ilişkidir.
Zamanlama : Cinsel ilişki sıklığının yanı sıra ilişkinin zamanlaması da önemlidir. Yumurtlamanın olduğu günlerde girilecek olan ilişki, gebelik olasılığını arttıracaktır.
Süre: Çiftin ne kadar zamandır çocuk istediği önemli bir noktadır. Gebe kalmaya uğraşan çiftlerde aradan geçen süre uzadıkça, tıbbi yardım almadan başarılı bir gebelik elde etme olasılığı da o ölçüde azalmaktadır.
Patoloji: İnfertiliteye neden olabilecek bir patolojinin varlığı da gebelik şansını azaltır. Bunlara en güzel örnek geçirilmiş ameliyatlar ya da endometriozisdir.
Eğer bir çiftte fertilite problemi varsa bu gebeliği nasıl etkiler?
Gebe kalma pek çok faktörün etkisi altındadır. Örneğin sperm sayısı olması gerekenin yarısı kadar olan birerkek ve normal bir kadından oluşan çiftte gebelik şansı yarı yarıya azalır. Gebeliği etkileyen her faktör için durum böyle değildir. Örneğin kadında her iki tüpün de tıkalı olduğu durumlarda gebelik şansı neredeyse yok gibidir. Benzer şekilde testislerinde sperm üretimi olmayan ya da spermleri testisten dış dünyaya taşıyan kanalların fonksiyon görmediği erkeklerin de doğal yollardan çocuk sahibi olmaları büyük sürpriz olur. Bu açıdan bakıldığında çocuk isteği ile hekime müracaat eden çiftlerde hem erkek hem de kadın detaylı olarak incelenmelidir. Çiftin her ikisinde de problem olduğunda gebelik şansı bunların toplamı ölçüsünde değil çarpımı ölçüsünde azalır. Eğer insan ömrü 300-400 yıla çıkarılabilse ve bu süre zarfında kadından yumurta, erkekten de sperm üretimi sağlanabilse, açıklanamayan infertilite vakalarının tamamına yakını gebe kalabilirdi. Bu durum infertilitede zamanın önemini açıkça ortaya koyan bir olgudur. Gebelik olasılığı arttırılmalıdır ve bu da ancak tıbbi tedavi ile mümkün olmaktadır.
Ne zaman endişelenmeli, ne zaman hekime gitmeli ?
Eğer bir yıldan uzun bir süredir ovülasyona denk gelen günlerde 2-3 günde bir düzenli olarak cinsel ilişkide bulunuyorsanız ve herhangi bir korunma yöntemi uygulamadığınız halde gebe kalamadıysanız infertil sınıfına giriyorsunuz demektir. Bu asla normal yollardan gebe kalamazsınız demek değildir ancak istatistiksel anlamdan bakıldığında şans azalmış olmaktadır. Artık tıbbi yardıma ihtiyacınız vardır. Bu yardım için belirli ve kesin bir zaman yoktur. Bebek sahibi olmamanız sizi endişelendirmeye başladığında bir jinekoloğa gitmelisiniz. Pek çok çift infertiliteyi çekinecek hatta utanacak bir durum olarak görür ve kendilerini yalnız hissederler. Oysa durum bu derece kötü değildir. Tüm dünyada pek çok çift aynı problemi yaşamaktadır ve bunları önemli bir kısmı çok basit tedavilerle gebe kalabilmektedir. Burada çiftleri kısıtlayan infertilitenin her zaman önemli bir problem olmasına rağmen acil olmamasında yatmaktadır. Genelde kişiler doktora gitmeyi herhangi bir bahanenin arkasına saklayarak ertelemekte ve sürekli gelecek ay demektedirler. Oysa hayatta zaman dışında her şeyin telafisi mümkündür.
Bazı durumlarda ise hekime müracaat etmeden önce 1 yıl beklemek gereksizdir.
Çok sık ya da seyrek adet görmek
Geçirilmiş pelvik enfeksiyon öyküsü
2’den fazla sayıda düşük
Kadın yaşının ileri olması
Erkekte testislerin küçük olması
Prostat enfeksiyonu öyküsü.
varsa vakit kaybetmeden profesyonel bir yardim ya da öneri almak için girişimde bulunmak akıllıca olacaktır.
Hekime başvurmadan önce bazı basit önlemler ile üreme potansiyelinizi arttırabileceğinizi aklınızdan çıkartmayın. Bu önlemlerin en başında gelenlerden birisi vücut ağırlığı, diyet ve egzersiz arasındaki dengenin sağlanmasıdır. Uygun diyet ve egzersiz optimal üreme fonksiyonu için son derece önemlidir. Düşük kilolu ya da aşırı şişman kadınlar gebe kalmada güçlükler yaşayabilirler. Kadınlık hormonu olan östrojenin büyük kısmı yumurtalıklarda üretilir. Ancak yağ dokusu da küçümsenemeyecek bir östrojen kaynağıdır. Döllenme olayı hassas hormonal dengelerin rol aldığı karmaşık bir olaydır. Bu olayın başarı ile sonuçlanabilmesi için stabil bir hormonal durum gereklidir. Bu nedenle az ya da fazla kiloların infertiliteye neden olabilmesi şaşırtıcı bir durum değildir. Normalin %10-15 altında ya da üstünde olan vücut ağırlığı üreme sistemini kökten etkileyebilir. Bunun en güzel örneği beslenme bozukluğu olan aşırı zayıf kişilerde adet kanamalarının düzensiz oluşudur. Bu düzensiz kanamalar genelde anovülasyon yani yumurtlamanın olmaması ile bir arada seyreder. Maraton koşucuları, yüzücüler gibi ağır sporlar ile uğraşan kadınların pek çoğunda adet düzensizlikleri ve dolayısı ile infertilite sorunu mevcuttur.
Fertilite üzerinde etkili bir başka faktör de sigara ve alkoldür. Sigara erkeklerde sperm sayısını azaltırken kadınlarda da yumurta kalitesini bozar. Benzer şekilde alkolde sperm sayısı üzerinde olumsuz rol oynadığı tespit edilen bir maddedir.
Değişik hastalıklar için kullanılan ilaçlar da fertiliteyi etkiler. Özellikle ülser ve tansiyon ilaçlarının sperm sayıları üzerine etkili olduğu bilinmektedir. Kafein alımının azaltılması ise konsepsiyon şansını arttırır.
Cinsel ilişki sıklığı üreme yeteneğini direk etkileyen en önemli faktörlerden birisidir. İlişki ne kadar sık olursa gebelik şansı o derece yüksek olur. Burada kastedilen her gün girilen ilişki değildir. Bu sperm sayı ve kalitesini azaltır. İdeal olan ovülasyona yakın günlerde gün aşırı ilişkiye girmektir. Günümüzde hem erkeğin hem de kadının çalışma hayatı içinde olması, mesleki stresler ve kaygılar nedeni ile cinsel güdülerde ve istekte azalma çoğu çiftin ortak yakınmasıdır. Bu nedenlerle ilişki daha ziyade hafta sonları olmaktadır. Doğal olarak bu çiftlerin gebelik elde etmesi gecikecek ve büyük olasılıkla çift infertilite nedeni ile hekime başvurmak zorunda kalacaktır.
İlişkinin sıklığı yanı sıra zamanlaması da son derece önemlidir. İnsan dışında hemen hemen bütün canlılar yumurtlama dönemini bilirler. Östrus ya da kızgınlık dönemi olarak adlandırılan bu devrede cinsel istekleri artar ve çiftleşirler. Hatta kedilerin bu özelliği pek çok espiriye de konu olmaktadır. Oysa insanlarda durum farklıdır. Kadında belirgin bir kızgınlık dönemi yoktur ve pek çok kadın yumurtlama dönemini fark edemez. Çeşitli yöntemler ile kadının adet düzeni saptanır ve ovülasyon dönemi tespit edilebilir. Fertil dönem denilen gebe kalma olasılığının yüksek olduğu dönemde bu nedenle gün aşırı ilişki önerilir.
Cinsel ilişki ve fertilite arasındaki bağ ile ilgili son nokta uygun şekilde ilişkide bulunmaktır. Doğada çok değişik hayvan türleri vardır ve bunların her biri soyunu devam ettirmek için farklı mekanizmalar geliştirmiştir. Örneğin domuzlar sperm açısından çok cimridirler. Erkeğin penisi spiral şeklindedir ve dişinin vajinasına adeta vidalanır. Bu sayede tek bir sperm bile boşa gitmez. İnsanlarda bu tarz mekanizmalar mevcut değildir. Gerçekte bu tür tekniklere gerek de yoktur. İlişki sonrası semenin vajina dışına kaçması son derece normaldir. Pek çok kadın bunu gebelik şansı açısından olumsuz bir faktör olarak yorumlamakla birlikte gerçek bu değildir. Semenin dışarı gelmesi ilişkinin uygun şekilde yapıldığının göstergesidir. Çocuk isteyen çiftlerde genelde önerilen erkeğin üstte olduğu pozisyonlardır. İlişki sonrası kadının en az 5 dakika sırt üstü yatması ve vajinal duştan kaçınması da diğer öneriler arasındadır. İlişki esnasında kayganlığı sağlamak amacı ile kullanılan yapay maddeler spermler üzerinde ölümcül etki yaratabileceğinden önerilmemektedir. Çok gerek duyuluyor ise petrol bazlı olanlar yerine sıvı parafin tercih edilmelidir.
İnfertiltenin geçmişe göre daha sık görülmesinin nedenlerinden biriside kadınların çalışma hayatı içinde daha fazla yer almalarıdır. Çoğu kadın çocuk sahibi olmak için işinde yükselmeyi beklemekte bu nedenle de yaşı ilerlemektedir. Yine pekçok işveren -ki buna çok büyük holdingler de dahildir- işe alacakları bayan personele belirli bir süre gebe kalmama kısıtlaması getirmektedir. Zaman geçtikçe kadının üreme potansiyeli azalmakta ve dolayısı ile infertilite daha sık karşımıza çıkmaktadır. Aslına bakılırsa bebek sahibi olmak için en uygun zaman diye birşey sözkonusu değildir. Kadının üreme potansiyeli 20-30 yaş arasında zirvededir. 30 yaştan sonra azalan bu potansiyel 35 yaşından sonra keskin ve hızlı bir düşüş gösterir. Bebek sahibi olmak için en uygun zaman oldukça kişisel bir karardır. Ancak çeşitli nedenler ile çocuk sahibi olmayı geciktiren ya da geciktirmeyi düşünen şiftlerin karşısında başka bir problem daha vardır: Sosyal baskılar. Hemen her toplumda özellikle aile büyükleri biran önce torun sahibi olmak için baskı kurma eğilimindedirler. Medyada yer alan ve çiftlerin biran önce bebek sahibi olmasını öneren yazılar da benzer şekilde baskı unsurudur. Tüm bu faktörlerin etkisi ile yeni evli ya da uzun süre etkili yöntemlerle korunmuş çiftler daha infertilite sınıfına girmedikleri halde sırf kadın 30 yaşına geldi diye doktor, doktor dolaşabilmektedirler.
Üreme potansiyeli azalıyor mu?
Bu soru hem konu ile ilgilenen hekimlerin hem de olayla direk ilgili olan çiftlerin cevabını aradığı sorulardan biridir. Cevap kesin değildir ancak muhtemelen önerme doğrudur. Kadının evlenme yaşının artması, cinsel özgürlük ile birlikte cinsel yolla bulaşan hastalık oranlarındaki yükselme, nedeni bilinmemekle birlikte erkekte sperm sayısındaki global azalma bu durumun nedeni olabilir. Sperm sayılarındaki azalma ilginç bir global gözlemdir. Gerçekten de son 15-20 yılda tüm dünyada yaygın olarak sperm sayılarında bir azalma eğilimi dikkati çekilmektedir. Bu durumun çevresel kirlenmeden mi yoksa modern yaşamın yüklediği stresten mi kaynaklandığı belli değildir. Sevindirici olan ise üreme potansiyeli üzerindeki bunca olumsuzluğa karşın, yardımla üreme tekniklerindeki gelişmeler ve buna bağlı olarak artan başarı oranlarıdır. Yine modern insanın infertiliteyi tabu olmaktan çıkarması ve tedavi alternatiflerini bilinçli bir şekilde değerlendirmesi de kayda değer bir ilerlemedir.
Kadınlarda kısırlık nedenleri nelerdir?
Kadınlarda kısırlık nedenleri çok şekilde olabilmektedir. Genital yoluyla ilgili sahip olduğu organların herhangi birinde bozukluk kısırlığa sebep olabilmektedir. Bunun yumurtalıkla başlamamız lazım öncelikle hanımlarda yumurtalığın çalışmasını sağlayan hipofizden salgılanan uyarıcı hormonların eksik oluşu veya yumurtalığın kendisinin bu hormonlara yeterli cevap vermediği veremeyişi yumurtalığın yapısıyla ilgili sorunlar genetik kaynaklı sebepler yumurtalığın genetik olarak doğuştan olmaması veya genetik bazı hastalıklar dolayısıyla yeterince gelişememesi yumurtalığın içerisinde yumurtalığın çalışmasına engel olacak boyutta büyüklükte kistlerin olması ki bunlardan en bilinenlerden bir tanesi çikolata kistidir. Fakat iyi huylu kötü huylu bütün tümöral yapılar yumurtalığın içerisinde belirgin yer kaplayan lezyonlar yumurtalığın çalışmasını anormal derecelere getirerek etkileyerek kısırlığa sebep olabilir. Yumurtalıktan sonra tüplerle ilgili problem olabilir hanımlarda tüplerin bir veya ikisinin kapalı oluşu tıkalı oluşu veya fonksiyonlarını göremeyecek derece hasarlı oluşu geçirdiği enfeksiyonlar dolayısıyla genişlemiş olması içinde sıvı toplanması gibi nedenlerle tüplerin fonksiyonlarını yapamaması diğer bir kısırlık sebeplerini oluşturuyor grup olarak düşünürsek. Diğer bir grupta rahimi ilgilendiren hastalıklar rahimin içerisinde oluşan embriyonun tutunmasını implatasyonunu engelleyecek miyomlar polipler çok sayıda veya büyük boyutlarda rahim içindeki çocuğun tutunması gereken alanı büyük ölçüde dolduracak hacme sahip olan kitleler rahimin yapısında ki doğursal anominiler rahimin içerisinde rahimi bölen zar oluşu veya doğuştan y şeklinde rahim yapıları veya rahimin ikiye bölünmesi gibi doğursal anominiler de gene kısırlığa sebep olabilmektedir. Rahim ağızıyla ilgili sorunlar rahim ağzının genel doğursal anominileri rahim ağzında sperme karşı antikor oluşması gibi sebepler kısırlığa sebep olabilmektedir bunun yanında tabi normal ilişkide bulunamama vajinusmus gibi rahatsızlıklarda hanımlarda kısırlık sebebi de olabilmektedir.
Kadınlarda kısırlık araştırması ne zaman ve nasıl yapılır?
30 yaşını aşmamış hanımlarda eğer başka bir sağlık problemi yoksa 1 yıl düzenli ilişki olmasına rağmen gebeliğe ulaşılamamışsa kısırlık araştırmasına başlamak gerekir. 30 yaşının üzerinde ise 6 aylık süre yeterlidir 6 aylık sürede gebelik oluşmamışsa araştırmaya geçmek gerekir. Kısırlık araştırması hanımlarda hormon testleriyle başlar yumurtalığın çalışma düzenini ve rezervini belli eden hormonlar adetin 3. Günü bakılır. Rezervini belli eden ayrıca bir hormonumuz var antimülyediyen hormon o adetin herhangi bir gününde bakılabilir. Genel olarak 3. Gün hormonlarının analizi yapıldıktan sonra tüplerin açık veya kapalı olup olmadığı rahim filmiyle test edilir bugün için elimizde yine rahim filmi hem rahimin yapısı hem de tüplerin kapalı ve açık oluşunu gösteren altın standarttır. Hanımlarda yumurtalıkların ultrasonografik olarak değerlendirilmesi 1 yılı beklemeden de rutin kontrollerinde yapılmalıdır fakat bir yıl dolduktan sonra gebeliğe ulaşılamamışsa daha detaylı bir ultrasonografik inceleme gerekir. Günümüzde artık tedavi modetilerinin değişmesi ile sperm antikoru testi rahim ağzındaki yapışkanlık testi gibi testler geçerliliğini yitirmiştir. Ana itibari ile hanımlara yapılacak olan testler bunlardır daha detaylı testler bu testlerin sonucuna göre karar verilerek istenebilir.
Erkeklerde kısırlık nedenleri nelerdir?
Başlıca erkeklerde ki kısırlık nedenlerini spermin yapımında ki bozukluklar spermin normal yapılması fakat dışarıya çıkamamasında ki bozukluklar diye kabaca ikiye ayırabiliriz. 1.de yapımdaki bozukluklar yapım emiri veren hipofiz beziyle ilgili anormalliklerden genetik hastalıklardan kaynaklanabildiği gibi testisin kendisinden kaynaklı sorunlar dolayısıyla da olabilir. Daha önce geçirilmiş şiddetli enfeksiyonlar çocukluk çağında kaba kulak bunlardan en çok bilineni daha sonra geçirilmiş tramvalar inmemiş testis cerrahi müdahaleler gibi nedenlerle testisin tramvaya uğraması sonucunda yapımın azalması sperm yapımının azalması spermin azlığına yokluğuna hareket bozukluğuna sebep olabilir. Spermin normal yapılıpta dışarıya çıkamadığı ve normal yollardan gebelik oluşmadığı durumlarda ise spermin çıkış yolarını tıkayıcı gene enfeksiyonlar tramvalar cerrahi işlemler gösterilebilir.
Erkeklerde kısırlık araştırması ne zaman ve nasıl yapılır?
1 yıl düzenli ilişkiye rağmen çocuk isteğine rağmen gebelik oluşmuyorsa erkeklerde sperm analizi yapılması gerekir araştırılması gerekir. Ancak burada gebeliği elde etmek için hanımların yaşı daha ön planda olduğundan eğer erkeğin eşinin yaşı 30 yaşının üzerindeyse erkekte de araştırmaya daha erken geçilmelidir. Bunu dışında bilinen aileden gelen genetik rahatsızlıklar gene çocukluk çağında geçirmiş olduğu bilinen rahatsızlıklar varsa daha erken araştırmaya geçmek gerekir 1 yılı beklememek gerekir. Sperm analizi erkeklerin kısırlık araştırmasında altın standarttır. Sperm analizinin çeşitli yöntemlerle yapıldığını sayımının ve değerlendirilmesinin yapıldığını biliyoruz hangi yöntemle yapılırsa yapılsın oldukça basit olup yaklaşık 2 ile 5 günlük bir boşalmama periyodundan sonra ki biz buna cinselperviz diyoruz erkeklerin laboratuvarda sperm vermeleri 1 buçuk saatlik bir sayım sonucunda onların sperm analizlerini elde etmelerine yeterli olacaktır.
Erkeklerde sperm anormallikleri nelerdir?
Sperm anormallikleri yapısal sayısal ve harekete bağlı olabilir. Yapısal anormallikler spermdeki şekil bozukluklarıdır bunların bir kısmı genetik geçişlidir diğer bir kısmının sebepleri bilinmemektedir. Sayısal anormallik spermin sayısının daha z oluşudur spermin hiç olmaması durumuna azospermin diyoruz bununda çeşitli sebepleri olabilmektedir genetik hastalıklar yapım bozuklukları geçirilen enfeksiyonlar veya tramvalar azospermiye yani spermin olmaması durumuna sebep olabilmektedir.
Erkeklerde sperm anormallikleri tedavisi nasıl yapılır?
Sperm anormalliğine neden olan etken bulunabilir ve tedavi edilebilir bir etkense önce bunun tedavisine yönelmek gerekir. Örneğin sperm yapımı normal olupta sperm dışarıya çıkamıyorsa kanalların tıkalı oluşu dolayısıyla bu kanalların cerrahi yöntemlerle açılması normal bir sperm sayısına hareketine ulaşmaya sağlayabilir. Ancak yapım azlığı durumunda veya yapımın hiç olmaması azospermin dediğimiz durumda tedavi biraz zorlaşır. Testisin içerisinde sperm olup olmadığını mikro tese gibi yöntemlerle araştırarak testisin içerisinde sağlıklı sperm bulunduğu takdirde mikro enjeksiyon yöntemiyle tüp bebekle yani gebeliğe ulaşmak mümkün olabilmektedir. Sperm sayısında hareketinde artmayı sağlayacak maalesef çok etkili bir ilaç veya bir beslenme rejimi veya herhangi bir bitkisel kür yoktur. Sınırlı miktarda etkileri olduğu bildirilen bazı elementler mevcuttur fakat bunlar hiçbir zaman çok büyük oranda anormal olan spermi düzeltmeye yetmemektedir.
Histeroskopi nedir, kısırlık tedavisinde ne zaman gereklidir?
Histeroskopi rahim ağzının bir miktar genişletilerek kamera sistemiyle rahimin içi özel solüsyonlarla şişirildikten sonra incelenmesidir. Kısırlık tedavisinde yeri vardır tekrarlayan gebelik başarısızlıklarında rahim içinin histeroskopiyle incelenmesi ve bulunan anormalliklerin düzeltilmesi önerilmektedir ve mümkündür. Rahim içerisinde ki yapışıklıklar rahim içindeki polipler miyomlar veya doğursal anominiler ki bunlar y şeklinde rahim t şeklinde rahim veya rahimin zarla bölünmesi gibi anormallikler olabilmektedir. Bunlar histeroskopiyle tedavi edilebilir.
Laparoskopi nedir, kısırlık tedavisinde ne zaman gereklidir?
Laparoskopi daha çok günümüzde rahim filminde tüpleri ilgilendiren bir anormallik görüldüğünde veya açıklanamayan kısırlık sebeplerinin araştırılmasında kullanılmaktadır. Bazı tüpleri ilgilendiren yapışıklıklar tıkanıklıklar laparoskopik yöntemlerle tedavi edilerek ileri bir gebelik yardımcı gebelik yöntemine gerek kalmaksızın aşılama veya tüp bebeğe kendiliğinden gebelik doğuşu sağlanabilmektedir. Bunun yanında cerrahi olarakta laparoskopi eğer yumurtalığı kaplayan yumurtalığın fonksiyonlarını bozan kistler varsa bu kistlerin tedavi edilmesinde günümüzde de kullanılmaktadır.
Kısırlık tedavisinde stresin rolü nedir?
Kısırlık sorunu yaşayan çiftlerde stres çok önemli bir faktördür. Özellikle çevrenin yaratmış olduğu baskı sonrasında kısır çiftlerde büyük bir stres oluşmaktadır. Stres bilindiği üzere stres hormonlarının salgılanmasına yol açmakta bununda yumurtalık fonksiyonlarını bozmaktadır. Yumurtlama fonksiyonların bozulması gebeliğe ulaşmayı geciktirmektedir. Yardımlı üreme tekniklerinde de stresin negatif rolü vardır gerek aşılama gerek tüp bebek tedavilerinin başarısını düşürdüğü bugün kabul edilmektedir. Stresi ortadan kaldırmak tamamen yok etmek belki mümkün olmamakla beraber bunu makul düzeye indirmek için bazı şeyler yapılabilir. Bunlar arasından en önemlisi çevrenin ve çiftin kendisinin bilinçlenmesi. Çevrenin bilinçlenmesi çevrenin çiftler üzerinde yaptığı baskıyı azaltacağı gibi çiftlerin birbirleriyle daha çok vakit geçirmeleri ve birbirleri üzerinde ki stersi paylaşmaları bu konuda konuşmaları bu konuda gerekirse psikologdan yardım almaları stresin azaltılmasında fayda gösterecektir bunun yanında bugün için bu stresi yenmede bilimsel olarak faydası saptanmış akupunkturu gösterebiliriz.